Uzun uzun yıllar önce, bir aristokratın oğlunu deliler gibi seven zavallı bir kız varmış. Kızın ailesi durumu çocuğa bildirmiş ama nafile.
Genç kız ümitsizlik içerisinde günden güne erimiş ve sonunda kederinden ölmüş.
Öldükten sonra kız bir hayalete dönüşüp çocuğa musallat olmuş. Hayalet nedeniyle; çocuk elini attığı her işte başarısız oluyormuş.Kagyo sınavını kaybetmiş ve evlenememiş.
Bir gün dağlarda geziyorken önünde bir keşiş belirmiş. Birbirlerine kendi hayat hikayelerini anlatmışlar.
Keşiş anlatmaya başlamış. ‘Kasabaya sadaka istemeye gitmiştim. Bir eve girdim, çamaşırları asan bir kadın gördüm. Evde başka kimse yoktu. Nefsime hakim olamayıp ona saldırdım, sürekli bana direniyordu bende dayanamayıp onu bıçakladım. O günden beri böyle geziniyorum’
Bu sözleri duyan aristokratın oğlu keşişe çok kızmış. Bir genç kadına saldırdığı için kendisinden utanmasını söylemiş, onu acımasızlıkla suçlamış.
Keşiş de O’na ‘ Sen de aşkınla genç bir hanımı öldürdün demiş’
Dağı geçene kadar bir süre tartışmışlar. Tartışma boğuşmaya dönüşmüş. Sonunda keşiş dengesini kaybedip bir vadiye düşüp ölmüş.
Aristokratın oğlu yaptıklarından pişmanlık duymuş, sonra aniden bir ses duymuş. Bu ses kadınlar arasında yapılan tartışma sesleriymiş.
Gece olduğunda rüya görmüş. Göğsünden kan danlayan kadın O’na ‘ ben o keşişin öldürdüğü kızım. O’nu sen öldürdün, intikamımı aldın. Ben de seni ödüllendirmek için senin peşini bırakmayan hayaleti öldürdüm.’
Böylece hayaletten kurtulmuş.
çeviri:ipek